Öz
Türk topraklarında 19. yüzyılda çok sayıda gezgin çeşitli amaçlarla dolaştığı gibi bunlardan birisi de
Edwin John Davis’tir. İngiliz vatandaşı olan gezgin, İskenderiye’deki İngiliz okulu ve askeri birliğinde
piskopos olarak görev yapar. Bu görev sırasında 1875 yılında Türkiye’nin Akdeniz ve İç Anadolu
Bölgesinin bir kısmını gezer. Gezip gördüğü yerler ile ilgili hemen hemen birçok konuda bilgiler
verir. Genellikle gözlemlerini olduğu gibi aktarmaya çalışır ancak bazen değerlendirmelerinde ikilem
içerisinde kalır ve oryantalist bakış açısından kurtulamaz. Gezi yolu üzerinde gördüğü Yörükler
hakkında bilgiler verirken, yolculuğu boyunca köylerden ziyade Yörüklerin bulunduğu çadırlarda
konakladığını belirtir ve buna neden olarak da temizlik, misafirperverlik ve insan ilişkilerini gösterir.
Çıktığı yolculukta, Karaman’dan Mersin’e dönerken İbrala’dan sonra Karakuyu Yaylası’nda misafir
olduğu Bahşiş Yörükleri Beyi Mustafa Tekerlek hakkında verdiği bilgiler dönem içerisinde o yörede
yaşayan Yörüklere dair sosyo-ekonomik bakımdan olduğu kadar idareciler ile Yörükler arasında
yaşanan çatışmalar bakımından da önemli veriler içerir. Yine Yörük Beyi’nin, yaşadığı yörede,
Yörüklerin oynadığı role ilişkin önemli değerlendirmeleri bulunur.
Sayı 18 (Yaz 2019/II) 19 Mayıs 1919’da Mustafa Kemal
Atatürk’ün Samsun’a Çıkışının 100. Yılı Anısına
M. Ak
1672
19. yüzyılda Türk topraklarında dolaşan gezgin sayısı oldukça fazla olup bunlardan
birisi de Edwin John Davis’tir. İngiltere’de 1826 yılında doğan gezgin, dini eğitim aldıktan
sonra 1861 yılında Mısır’a gidip İskenderiye’deki İngiliz okulu ve askeri birliğinde piskopos
olarak görev yapar.1 Daha öğrencilik yıllarında, Sir Charles Fellows’un “Asia Minor and
Lycia” adlı eserinin bir kopyasını alıp okuduktan sonra bu ilginç ülkeyi gezmek hayatımın
vazgeçilmez bir rüyası haline geldi dediği gibi izne ayrıldığı zaman bunu fırsata çevirip
1872 yılında İzmir’den başlayan Türkiye yolculuğuna çıkar.2 Türk topraklarındaki bu ilk
yolculuktan üç yıl sonra İskenderiye’den 11 Nisan 1875 tarihinde deniz yolu ile harekete
geçip İskenderun üzerinden 17 Nisan’da Mersin’e gelir. Buradan Tarsus, Adana, Osmaniye
hattından Maraş’a; oradan da Kozan ve Adana’dan sonra Gülek Boğazı’nı geçip Pozantı,
Ulukışla ve Ereğli’den 14 Haziran’da Karaman’a ulaşır. Mut, Ermenek ve Hadim’i dolaşıp
tekrar Karaman’a döner. Karaman’dan güneye yönelip Bulgar Dağı’nı aşarak Mersin’e
gelir ve kolera salgını nedeni ile bir süre kaldığı Mersin’den 1 Ağustos 1875 tarihinde deniz
yolu ile Marsilya’ya hareket eder.3
Gezgin, Türkiye’de 1875 yılı yazında gerçekleştirdiği ve üç buçuk ay süren ikinci gezi
sırasında yolculuğu boyunca gözlemlediği Yörüklerin insan ilişkileri, yaşam koşulları ve
yaşadıkları yerlerin coğrafi özellikleri; çadır türleri, donanımı ve maliyeti; kadın ve erkek
giyim kuşamı ile görev paylaşımı yanında temizlik alışkanlıkları; hayvancılık, ip boyama,
dokuma ve kalitesi; çobanların taşıdıkları yatağan ve kaval; bataklık yerlerin çevresinde
yaşayanlarda görülen hastalıklardan bahseder. Hatta mümkün oldukça bir köyde değil
temizlik, misafirperverlik ve insan ilişkilerini göz önünde bulundurarak Yörük obasında
kaldığını belirtir. Gözlemlerini birebir vermeye çalışır ancak bir yerde vahşi Türkmen
kabileleri, bir yerde de Yörükler ile kilim pazarlığı yaparken istenilen fiyatı fazla bulup
buna oryantal geleneği demekten kendini alamaz.4 Yine ilk gezisinde kendisi ile çelişen
gezgin, Yörüklerin Türk oldukları gerçeğini göz ardı edip Ege havzasında gördüğü Yörükler
için bu toprakların ilk halklarından olarak kabul edilir, Türkçe konuşmalarına rağmen Türk
kökenli değillerdir değerlendirmesi ile tamamen öznel ve tutarsız bir yargıda bulunur.
Aynı yolculuktan bahsettiği eserinin ekler kısmında ise Yörük, Batı ve Güneybatı Anadolu
göçebelerinin genel adıdır. Bu yörelerdeki Yörük ne ise Kuzey ve Orta Batı Anadolu’daki
Türkmenler de odur, olasılıkla farklı isimler altında aynı soy şeklinde tanımlar.5
Gezgin, 1875 yılında Türkiye’nin, Akdeniz ve İç Anadolu bölgelerinin belirli bir kısmını
dolaştığı gibi dönüş yolunda Karaman’dan Mersin’e doğru giderken 18 Temmuz’da İbrala
Köyü’nde konaklar. Gezgin’in notlarına göre İbrala’nın ötesindeki bölge, neredeyse hiç
ekim yapılmayan geniş bir kayalık plato olup yaz döneminin bir kısmı boyunca birkaç
Yörük ailesi hariç ıssızdır. Zemin, yüksek dağların eteklerine ulaşana kadar sürekli
1 Frank Fokke Ferwerda, “Mersin’i Ziyaret Edenler: Peder Edwin John Davis”, Kebikeç, Y. 2, S. 5, (1997), s. 221;
Gürsoy Şahin, “İngiliz Gezgin Edwin John Davis’in Seyahatnamesine Göre XIX. Yüzyılın Son Çeyreğinde Adana ve
Çevresi”, OSMED/Osmanlı Medeniyeti Araştırmaları Dergisi, C. 2, S. 2, (Ocak 2016), s. 62.
2 Gezgin, eserin önsözünde seyahate dair bilgi verir. E. J. Davis, Anatolica; Or, The Journal Of A Visit To Some
Of The Ancient Ruined Cities Of Caria, Phrygia, Lycia, And Pisidia, London 1874, s. v-vı, 1-346; Bu eserin Türkçe
baskısı için bkz. E. J. Davis, Anadolu XIX Yüzyılda Karya, Frigya, Likya ve Pisidya Antik Kentlerine Yapılan Bir Gezinin
Öyküsü, (Çev. F. Yılmaz), İstanbul 2006, Arkeoloji ve Sanat Yayınları, s. xxııı, 1-255.
3 E. J. Davis, Life İn Asiatic Turkey, A Journal Of Travel İn Cilicia, (Pedias And Trach(ea) İsauria, And Parts Of
Lycaonia And Cappadocia, London 1879, s. 1-12, 471-475; Ayrıca bkz. Şahin, Adana ve Çevresi, s. 62; Şahin
dışında Davis’in 1879 yılında Londra’da basılan bu eseri ile ilgili yapılan diğer çalışmalar için bkz. Z. Kenan Bilici,
“Bir Gezginin Gözüyle 19. Yüzyılda Karaman’daki Anıtlar”, Milli Kültür, S. 56, (Mart 1987), s. 78-81; Nusret Çam,
“E. J. Davis’in Seyahatnamesine Göre 115 Yıl Önce Anadolu’dan Resimler”, Kültür ve Sanat, S. 11, (Eylül 1991),
s. 50-55.
4 Davis, Life İn Asiatic Turkey, s. 43, 77, 122, 128, 151-152, 201, 223-224, 265-267, 321, 327, 330, 339, 347, 353,
357-360.
5 Davis, Anatolica, s. 28, 358; Davis, Anadolu, s. 20, 267; Türk coğrafyasında Türk toplumunun konargöçer hayat
yaşayan kesimi için Yörük veya Türkmen tabiri kullanılır. Ayrıntılı bilgi için bkz. Sadullah Gülten, “Yörük Adına Dair
Bazı Düşünceler”, Ekev Akademi Dergisi, Y. 13, S. 39, (Bahar 2009), s. 3; Mehmet Ak, Teke Yörükleri (1800-1900),
Ankara 2015, s. 11; Sadullah Gülten, Atayurttan Anayurda Yörükler, Ankara 2016, s. 40.
19. Yüzyılın Son Çeyreğinde İngiliz Gezgin’in Gözlemlerine Göre Bir Yörük Beyi
1673
yükselir. Bunların ötesindeki derin bir vadide, birkaç yıl önce, bölgenin Yörüklerini kısmen
yerleşmeye teşvik etmek amacıyla hükümet tarafından kurulan Efrenk Köyü bulunur ki bu
bilgi devletin iskan politikası çerçevesinde kurduğu köy açısından önemlidir. Köy bir günlük
yürüyüş mesafesinden uzak olduğu için gezgin ve ekibi bir yaylak alanı olan Karakuyu’da
gece mecburen konaklamak zorunda olduklarından İbrala Köyü Muhtarı, burada yaylayan
Yörük Beyi Mustafa Tekerlek’e hitaben bir tanıtım mektubu yazıp gezgine verir.6 Bu
mektubun yazıldığı Yörük Beyi Mustafa Tekerlek, Bulgar Dağı’nda, Bulgarsuyu Yaylası’nda
21 Temmuz 1928 tarihinde Bahşiş Yörükleri ileri gelenlerinden 75 yaşındaki Hüseyin Bey
ile Halil Bey tarafından Bahşiş Yörüklerinin son beyi olarak gösterilir.7
Mektubu alan gezgin ve ekibi, İbrala’dan 19 Temmuz sabahı saat 07.20’de ayrıldıktan
sonra köyün üstündeki yüksek dağlık alana tırmanırlar; altı veya yedi saat sonra zirveye
yakın bir yerde son kaynak olduğu belirtilen soğuk bir su kaynağına gelirler. Yörenin
coğrafi özelliklerini tasvir eden gezgine göre bu kaynağın ötesinde kayalık plato sürekli
yükselir ve buradan Kara Dağ, Karaca Dağ, Sidevre ve Serpek’in karşısındaki volkanik
koniler ve Karaman Ovası’nın tüm doğu kısmı görülür. Bu platonun tamamı meşakkatli
ve verimsiz olup dörtte üçü taşla toprağın iç içe geçtiği yetersiz bitki örtüsü ile kaplanmış
çıplak kaya parçalarından oluşur. Bu mevsimde ot yoktur ancak aşırı sıcağa rağmen taze
açan bir çiçek bolluğuna rastlanır. Yaz aylarında, bu yaşanması zor olan yöreye sıkça gelen
Yörüklere ait birkaç parça buğday veya arpa ekili araziden söz edilir. Taşkın vadisinde çok
az çimen olmasına rağmen biraz daha iyi mahsul yanında çeşitliliği az ancak çok fazla ot
bulunduğu belirtilir.8
Yörede bir veya iki derin sarnıç dışında hiçbir yerde su olmadığı gibi hayvan sahipleri
su ihtiyaçlarını ip ve kova ile bu sarnıçlardan çıkarıp giderirler ki mevcut koşullara rağmen
Yörüklerin yörede yazı geçirmesi serin iklim ve çevredeki koyakların yaz döneminde
hayvanların otlamasına özellikle de keçi beslemeye elverişli olması ile yakından ilgilidir.
Yolculuk esnasında kavurucu sıcak ve yorgunluktan sonra dağlık bölgenin kenarındaki
küçük bir çeşmeye rastlarlar ve orada bulunan çimenlerin üzerinde atlarını otlatıp biraz
dinlenirler. Gezgin, bulundukları yerde yakıcı güneşten korunmak için bir çalı bile yoktu
derken, oraya yakın bir yerde birkaç koyunu süren yaşlı birisine rastlar. Bu adama, “Neden
insanların çeşmenin yanına yolcuları güneşten koruyacak herhangi bir ağaç dikmediklerini
sorunca, Allah orada ağaçların olmasını isteseydi, onların büyümesini sağlamaz mıydı” gibi
çok karakteristik bir cevap aldığını söyler9 ancak bahsedilen yerde ağaç yetişmemesinin
nedeni yükseltiye bağlı olmalıdır.
Gezgin takip ettiği yolun dönem içerisinde çok işlek olduğunu belirtirken, bu yolda birkaç
deve katarı ile karşılaşır. Birçok işçinin Çukurova’nın hasadında çalıştıktan sonra evlerine
döndüklerini ifade eder ki10 bahsedilen hasatta deve ile çalışanların çoğu muhtemelen
Yörüklerdir. Dinlendikleri çeşmenin bulunduğu yerden saat 03.15’te ayrıldıktan sonra
Bulgar Dağı sınırındaki yüksek yöreye girerler.11 Yaklaşık bir buçuk saat sonra, İbrala Köyü
Muhtarının gönderdiği Yörük Beyi’nin çadırını görürler. Yörük Beyi Mustafa Tekerlek’i bir
6 Davis, Life İn Asiatic Turkey, s. 434-436; İbrala, Karaman’a bağlı Yeşildere Köyü’nün; Efrenk ise Mersin’e bağlı
Arslanköy’ün eski adıdır. Ayrıntılı bilgi için bkz. Nuri Akbayar, Osmanlı Yer Adları Sözlüğü, İstanbul 2001, s. 78;
Tahir Sezen, Osmanlı Yer Adları, Ankara 2006, s. 35, 528.
7 Ali Rıza Yalman (Yalgın), Cenupta Türkmen Oymakları, (Haz. S. Emir), C. I, Ankara 1977, s. 220-223.
8 Davis, Life İn Asiatic Turkey, s. 436.
9 Davis, Life İn Asiatic Turkey, s. 437; Bahşiş obaları yalnız davarcıdır denilirken sadece keçi besledikleri belirtilir.
Bu hususta bkz. Yalman (Yalgın), Cenupta Türkmen Oymakları, s. 221.
10 Davis, Life İn Asiatic Turkey, s. 437.
11 Davis, Life İn Asiatic Turkey, s. 437; Konargöçerlerin besledikleri yük ve binek hayvanları, Osmanlı Devleti
döneminde kara taşımacılığı ve kervan ticaretinin ana taşıyıcı gücü olup; ordunun ihtiyacı olan mühimmat
ve gıda da bu hayvanlarla taşınırken; konargöçer kitlenin yaylak ve kışlak arasında sürdürdüğü göç sırasında
yüklerini taşıdıkları en önemli hayvan deve idi. Bu hususta ayrıntılı bilgi için bkz. Alpaslan Demir, XVIII. Yüzyılın
İlk Çeyreğinde Anadolu’da Bozdoğan Yörükleri, Ankara 2012, s. 100-101.
Sayı 18 (Yaz 2019/II) 19 Mayıs 1919’da Mustafa Kemal
Atatürk’ün Samsun’a Çıkışının 100. Yılı Anısına
M. Ak
1674
ardıç ağacının altında otururken bulurlar. Yörük Beyi, oturduğu yeri kuzey rüzgarından
korumak için arkadan yarım daire içinde kalın ve yüksek bir ardıç çiti ile çevirir. Güneş
battıktan hemen sonra hava soğuyunca üzerine bütün bir ardıç ağacı konulan büyük bir
ateş yakılır. Gezgin’in anlatımı ile bu ateş dışarıya çok fazla ısı verdiği gibi ateşin yanında
oturanların vücudunun bir tarafı kavrulurken diğer tarafı soğuktan donar. Yine ateş
yanarken çıkan rüzgar aniden güneybatıdan ve şiddetli bir şekilde esince keskin dumanı
ateşin etrafındakilerin yüzüne ve üzerine getirir. Öte yandan gezgin ve ekibini taşıyan
atlar açlıktan çok kötü durumda olup yörede ot bulmakta zorlanırlar. Yörük Beyi’nin arpa
tedarik edemeyeceğini söyleyen gezgin, at sürücüsünü yola çıkmadan önce Karaman’da
arpa doldurmak üzere büyük bir çuval getirmesi için uyardıklarını ancak atlara daha fazla
ağırlık vereceği düşüncesi ile sürücünün çuval getirmediğini belirtir. Yanlarında bulunan az
miktardaki arpayı da ihtiyatlı kullanmak zorunda kalırlar. Yörük çadırlarının kurulu olduğu
yerin çevresinde hiç ot bulunmadığından Yörük Beyi, ot toplamak için adamlarını gezgin
ekibini ve eşyalarını taşıyan atlarla birlikte göndermeyi önerir. Sürücü, atlar yorgun ve
gitmemeli diye itiraz edince Yörük Beyi, bu durumda Çelebi’nin atları için ot toplanacak
sizinkini istediğiniz gibi sağlayabilirsiniz diye serzenişte bulunur. Bunun üzerine sürücü,
atları alıp Yörük Beyi’nin adamları ile ot toplamaya gider ve onun teşviki ile yaklaşık bir
buçuk saat içerisinde bol miktarda otla geri dönerler.12
Gezgin, Yörük Beyi Mustafa Tekerlek’i, toplumsal konumu itibariyle kibar ve bilgili
olarak nitelendirir. Yaklaşık elli yaşında, güçlü ve kalın bir set, belirgin kanca burnu ile
çene ve dudak altı çıkıntılı, kırçıl siyah saçlı ve sakallı, iyi giyimli bir adam olarak betimler.
Zenginliğine vurgu yapıp çok sayıda sürü ile ovada çok fazla ekili alanı olduğunu belirtir.
Ayrıca hükümetin, Yörükleri kısmen yerleşmek zorunda bıraktığını ve binlerce dönümlük
arazinin bulunduğu ovada, toprakların onlara tahsis edildiğini ve böylece çiftçi olmaya
zorlandıklarını ancak hiçbir şeyin onlara eski göçüp kondukları yerleri tamamen terk
ettiremeyeceğini ifade eder.13
Yörük Beyi, gezginin deyimi ile sıkça karşılaştığı kötü niyetli merakı sergilemez, gezgin
ona bir ferman ile kendi parası ve zevki için seyahat ettiğini açıklayıp hoşnutluğunu
belirtir. Yine gezgin, Yörük Beyi’ne yolculuğu anlatırken o, gezgini sabırla dinler ve
hiçbir soru sormaz. Ayrıca obada kalan bir başka gezgin daha olup; orada Mersin’e bağlı
Elvanlı Köyü’nden olan bir adam, gezginin yanında bulunan hizmetçilik ve rehberlik
yapan Nahli’yi Mersin’de gördüğünü, kaza ve kaymakamı hakkında uzun bir konuşma
yaptıklarını söyleyince Yörük Beyi duyduğu bu konuşma üzerine hiddetlenerek onlara
doğru atılır. Gezgin ve beraberindekilere söylediğine göre Nusayri olarak adlandırıp
fellah ve aşağılık olarak nitelendirdiği Mersin Kaymakamı ile kavgalı olduğunu belirtir.
Kaymakam’ın kendisinin bütün buğdayını ele geçirdiğini ifade edip; eğer onu bu dağlarda
bir kere yakalarsa, yaptığına pişman edeceğini söyler. Yörük Beyi’nin, kaymakama şiddetli
bir şekilde tepki göstermesi taşradaki idarecilerin tutumları ve haksız uygulamaları
bakımından dikkat çeker. Ayrıca kaymakamı Nusayri olarak itham etmesi mezhep
faktörüne vurgu açısından öteki sorunu olarak değerlendirilebilir. Yaşananlar karşısında o
anda saldırı fikrinin yeniden canlanmış gibi olduğunu belirten gezgin, aralarındaki kavgayı
düzeltmeye yardımcı olamaz mıyım diye düşünür ve Yörük Beyi’ne kaymakam üzerinde
hiçbir etkisinin olmadığını söyler, ancak İngiliz konsolos yardımcısı ile konuşarak meseleyi
çözmek için bir şeylerin yapılabileceğini ifade eder. Zira bu öneri üzerine Yörük Beyi,
gezgin ve ekibi ile ertesi gün Mersin’e gitmeye karar verir.14
12 Davis, Life İn Asiatic Turkey, s. 437-438.
13 Davis, Life İn Asiatic Turkey, s. 438; Bulgar Dağı ve çevresinde yaylayan Bahşiş Yörükleri nazik ve yaşayışlarına
en uygun düzeni veren kişiler olarak tanımlanır. Yalman (Yalgın), Cenupta Türkmen Oymakları, s. 224.
14 Davis, Life İn Asiatic Turkey, s. 439; Mersin bu dönemde Adana Vilayetine bağlı kaza statüsünde olup 1874
yılında Mersin Kaymakamlığı’na atanan Mehmed Reşad Bey bu görevde üç yıl kaldığı gibi Bahşiş Yörükleri Beyi
Mustafa Tekerlek’in anlaşmazlık yaşadığı kişidir. Ayrıntılı bilgi için bkz. Mehmet Zeki Pakalın, Sicill-i Osmanî Zeyli
Son Devir Osmanlı Meşhurları Ansiklopedisi, C. XV, (Yay. Haz. A. Öztürk), Ankara 2008, s. 11; Adana Vilayet
Salnamesi, 1293, Defa’ 4, s. 68; Adana Vilayet Salnamesi, 1294, Defa’ 5, s. 66; Ayrıca taşrada konargöçerler
19. Yüzyılın Son Çeyreğinde İngiliz Gezgin’in Gözlemlerine Göre Bir Yörük Beyi
1675
Gezgin ile Yörük Beyi arasındaki konuşma sonradan o bölgedeki seyahatin güçlüklerine
ve tehlikelerine döner. Yörük Beyi, “Bu dağlarda hiç Yörük olmasaydı, hükümet burada
büyük bir silahlı kuvvet bulundurmak zorunda kalır ya da kısa zamanda eşkıyalar
yüzünden seyahat yapan gezginler için bu dağlar geçilemez hale gelir” derken, Yörüklerin
ıssız yöreler ve önemli geçit noktaları için güvenlik açısından oynadıkları role vurgu
yapar. Yine “Gezginler hiç böyle bir kaygı taşımadıkları ve kendisine hiçbir öneride
bulunmadıkları halde o, genellikle adamlarından birisini belirli bir uzaklıkta gözetleme
yapmak için gönderirken, gerekçe olarak da başlarına bir şey geldiğinde devletin, Yörükleri
sorumlu tutacağını” belirtir ki Yörük Beyi, sorumluluk sahibi bir vatandaş sıfatı ile yörenin
güvenliği ve ülkenin itibarı açısından önemli bir hususa değinir.15 Bu çerçevede Bulgarsuyu
Yaylası’nda yaylayan Bahşiş Yörüklerinin ileri gelenleri, Yörük Beyi Mustafa Tekerlek’in
yaşadığı dönem içerisinde Yörüklere ve devlete çok yararlılıklar gösterdiğini; Bulgar Dağı
ve çevresinde devletin bekçisi olduğunu belirtirler ki Yörük Beyi’nin, Bahşiş Yörükleri
arasında önemli bir kişi olduğu ve yörede oynadığı rol daha iyi anlaşılır.16
Ayrıca hükümetin, Yörükleri o yöreden kaldırma çabasının kötü bir politika olduğu dile
getirilip Yörükler yoksa pek çok koyun ve sığırı barındıran dağların işe yaramaz hale geleceği
ifade edilir ki17 bu tespit sosyo-ekonomik kayıp açısından önemli bir değerlendirmedir.
Yörük Beyi, gezgin ile konuşurken ortamda bulunan diğer kişileri de gözlemler ki eşkıya
sözü geçince birdenbire bir şeyler hatırlar ve gezginin sürücüsünü daha önce gördüğünü
beyan eder. Gezgin, onu aldığı yeri düşünürken Yörük Beyi, sürücüyü çağırarak yanına
oturtup hemen sorgulamaya başlar. Gezgin, Yörük Beyi’nin sorularını tam olarak anlayıp
takip edemez ancak bu sorular, gönülsüzce ve kaçamak bir şekilde cevap veren sürücünün
utanmasına neden olur. Sorgu sona erdiğinde, Yörük Beyi, gezginin tercümanını yanına
alıp ona bu adamı tanıdığını, Kara Dağ ve Allah Dağı’ndaki Zeybek eşkıyalarının bir üyesi
olduğunu ve Karaman’daki hırsızlar semtinden geldiğini ancak hükümet sert tedbirler
almaya başlayınca sürücülüğe döndüğünü söyler. Bu bilgi üzerine gezgin anlatılanların
doğru olduğunu düşünürken adamın yüzü iyi görünmekle birlikte önyargısız bir ifadeyle
uzun boylu, iyi görünüşlü biri ancak o meslek bilmez ve elleri kesinlikle hiç çalışmış gibi
görünmüyor şeklinde tasvir edip şüphesini bu şekilde açıklamaya çalışır. Bahşiş Yörükleri
ileri gelenlerinin Yörük Beyi’nin eşkıyalar ve birçok yaramaz ile savaştığını ve yöresini
koruduğunu belirtmeleri onun buradaki tavrı açısından önem arz eder. Bu arada akşam
yemeği getirilir. Gezgin, kendi pilavının hazırlanmasını ister ama hizmetçi Nahli, Yörük
Beyi’nin bu durumdan rahatsız olabileceğini söyleyince, o da ısrar etmez. Yörük Beyi’nin
akşam yemeği adına layık bulunmamakla birlikte yemek üç kişiye yetecek kadar az olup
altı veya yedi kişi yemeğe oturunca gezgin doymaz. Gezgin, bir süre sonra hizmetçiye çay
yapmasını söyler ve hazırlanan çaydan oradakilere de ikram edilir. Yörük Beyi, çay içerken
yabani çay bitkisinin çevredeki tepelerde yetiştiğini, sık sık yaprakları topladıklarını ve
kullandıklarını, bitkilerin çok miktarda büyüdüğü çadırların bulunduğu yerden uzak
olmayan bir yer bildiğini ve bu çay türünün bir örneğini göstereceğine dair gezgine söz
verir ancak göstermez. Yörük Beyi’nin bahsettiği yabani çay, yörede yetişen ada çayı türü
olmalıdır. Bulunulan ortamda, Yörük Beyi hariç, diğer Yörükler gezgin ve ekibinden tütün
isteyince onlar da ihtiyaçlarından fazlasını Yörüklere verirler. Bu alışverişten sonra talep
değişir ve Yörüklerden bazıları da gezgine, biraz barut verebilir misiniz diye sorar. Bundan
ile yerleşikler arasında yaşanan sorunlar konusunda benzer örnekler için bkz. Alpaslan Demir, “Aşiret Devlet
İlişkileri ve Aşiretlerin Ekonomik Faaliyetleri”, Konya Araştırmaları Göç ve İskan, (Ed. A. Aköz, D. Yörük), Konya
2017, s. 67-74.
15 Davis, Life İn Asiatic Turkey, s. 439-440.
16 Mısırlı İbrahim Paşa’nın 1840 yılında Bahşiş Yörükleri Beyi Mustafa Tekerlek’e kılıç kuşattığı; ayrıca Yörük
Beyi’nin Osmanlı-Rus savaşında kendi oymağından 180 süvari ile Sivastopol’a gidip birkaç Rus kumandanını
esir ettiği anlatıldığı gibi Menemencioğulları, Doğanoğlu beyleri, Zeybek eşkıyaları, Ustabaşı uşakları ve birçok
yaramaz ile savaştığı; Bulgar dağlarında devletin bekçisi olduğu belirtilir. Yalman (Yalgın), Cenupta Türkmen
Oymakları, s. 222-223.
17 Davis, Life İn Asiatic Turkey, s. 440.
Sayı 18 (Yaz 2019/II) 19 Mayıs 1919’da Mustafa Kemal
Atatürk’ün Samsun’a Çıkışının 100. Yılı Anısına
M. Ak
1676
sonra Yörük Beyi, ateşli silahlar hakkında konuşmaya başlar ve gezgin ile arkadaşlarının
tabancalarını görmek ister. Gezgin ve beraberindekiler, tabancayı onlara gösterirler ve
tesirini açıklarlar. Bunun üzerine Yörük Beyi, nazik parmaklarının o kadar iyi bir şeyle
başa çıkamayacağını söyler ve gezginden namluyu boşaltmasını ister. Gezgin’in deyimiyle
tabanca, 13 Mayıs’tan bu yana dolu olup hâlâ mükemmel bir şekilde çalışırken, havaya
ateş ettiği zaman Yörük Beyi tabancadan çıkan sesi duyar ve bu kadar küçük bir silahtan
gelen yüksek ses onu biraz şaşırtır. Hizmetçi Nahli, Yörük Beyi’ne şaka yaparak menzilinin
uzaklığına ilişkin abartılı yalanlar söyler ki gezgin, Yörük Beyi’nin doğruyu görememesine
sevindiğini söyleyip, olayın iyi bir izlenim bıraktığını düşünür. Bunlardan sonra gezgin
bütün gece rüzgârın ılık ve şiddetli estiğini ama kendisini iyi koruduğunu ve Yörük Beyi’nin
çadırının yanındaki ardıç ağacının altında uyuyakaldığını belirtir.18
Öte yandan gezgin, 20 Temmuz’da iyi bir adam olarak nitelendirdiği rehberlerden
birisi ile sorun yaşar. Rehber kendisine yapılacak ödeme ile ilgili İbrala Köyü Muhtarı
tarafından yapılan öneriden bahsedince, gezgin ona bir mecidiyenin çok fazla olduğunu
ve 12 kuruş verebileceğini; Nahli’nin de rehbere ücretin tamamını verdiklerini belirten bir
mektubu muhtara hitaben yazmasını ister. Bu durumdan oldukça memnun kalan rehber,
mektup yazılınca onlara güveni artar ancak mektubun Yörük kabilesinin mollası tarafından
okunması konusunda ısrar eder. Bunu öğrenen gezgin, teminatlarına güvenebileceğini
ona söyleyince rehber, kendisine söylenenlerden farklı bir şey yazıldığı endişesi taşıdığını
ifade edince endişesi giderilir. Rehbere verdikleri ücreti Yörüklere söylememesi
hususunda uyarmalarına rağmen rehber söyleyince Yörüklerden hiçbirisinin mecidiye ile
tutulmuş rehberleri gibi davranmaması için rehberin istediği miktarı vermezler ve böylece
rehberden vazgeçmek zorunda kalırlar.19
O ortamda bulunan insanların meraklı tavrı gezgini çok rahatsız eder. Hizmetçi Nahli
birkaç kez rica edene kadar tuvalet ihtiyacı için bile fırsat vermezler. Yine Mersin’de çok
kötü bir rivayetini duyduklarını belirttiği Elvanlı Köyü’nden bir adam en ısrarcısı olup
tekrar tekrar geri dönerken, açıkça gezginin kişisel yol eşyasını içeren çinko kutunun ne
olduğunu görmek ister. Nahli, üç kez onu uzaklaşmaya zorlar ancak Nahli’yi sinirlendirince,
adam Nahli’nin kendisine hakaret ettiğini söyler. Bunlar birbirlerine karşı sert sözler sarf
ederlerken alaycı bir şekilde tercümana hitap eden adamın ses tonu çirkin ve tehditkar olup
yüzünün ifadesinin çok hoş görünmediğini belirtir. Tartışmanın şiddete dönüşmesinden
çekinen gezgin, duruma müdahale etmek zorunda kalır. Mersin’de adamı bulursa, bir
köşede intikam almak için yemin eden Nahli’yi oradan uzaklaştırır. Bu arada gezgin,
o an için yalnız kalmakta ısrar eder ve gönülsüzce bir köşeye çekilir. Yaşanan tartışma
ortamında görünüşe göre Yörükler de gücenir ve hepsi orada ortada kalırlar. Kahvaltıya
oturdukları sırada Yörük Beyi gelir. Gezgin, yaşanan olay nedeni ile Nahli’ye sinirlendiği
için canı sıkılır, Nahli o’nu sofraya davet etmesine rağmen, gelmeyince, Nahli de gücenir
ve gider. Kahvaltı bitince toplanıp hazırlanmaya başlarlar. Bu arada Yörük Beyi atını
bağlar, silahını sırtına asar ve kendi isteği ile gezgin ve ekibine eşlik etmek üzere hazırlanır.
Fakat son anda, belki de kendisini düşmanının kontrolü altına sokmaktan çekinip, niyetini
değiştirdiği gibi gezgin ve ekibine hoşça kal demeden çekip gider. Yola çıkacakları zaman
Nahli, Yörüklerden birisini çağırır ve ona elveda diyebileceğimiz kimse yok mu diye sorar.
Allaha ısmarladık demeden gitmek büyük bir nezaketsizlik olarak kabul edilir ve cevaben
uğurlar ola veya olsun denilirse iyi bir yolculuk geçirileceği düşünülür. Bu çağrı üzerine
Yörüklerden bir adam gelir, Yörük Beyi’nin obanın bulunduğu yerden uzak bir yere gittiğini
ve bir saat içinde gezgin ekibine katılacağını söyler. Bunun üzerine gezgin, Yörük Beyi’nin,
kendilerine bu şekilde davranması halinde hiçbir şeye sahip olamayacağını ifade edip ekibi
ile birlikte sabah saat 07.00’da yola çıkar.20
18 Davis, Life İn Asiatic Turkey, s. 440-441; Bahşiş Yörükleri Beyi Mustafa Tekerlek’in yöredeki mücadelesi için
bkz. Yalman (Yalgın), Cenupta Türkmen Oymakları, s. 223.
19 Davis, Life İn Asiatic Turkey, s. 441-442.
20 Davis, Life İn Asiatic Turkey, s. 442-443.
19. Yüzyılın Son Çeyreğinde İngiliz Gezgin’in Gözlemlerine Göre Bir Yörük Beyi
1677
Gezgin’in gözlemlerine göre bütün Karakuyu semti ardıçlarla kaplanmış, kırılmış
kireçtaşı tepelerinden oluşur. Otlaklar çok yanmış ve otlar kurumuş olsa da silahlı çobanlar
ve onların muhteşem gri köpekleri tarafından korunan büyük koyun ve keçi sürülerinden
yola çıkarak buradaki Yörüklerin zenginliğine dikkat çeker. Kadınların bulunduğu, yarım
düzine koyu kahverengi keçi kılı dokuma çadırların, Yörük Beyi’nin konalgasından biraz
uzakta olduğunu belirtir.21
Sürücü, ihtiyaç olan arpayı taşımak üzere yeterince büyük çuvallar getirmediği için
atlar aç kalır. Ellerindeki arpa az olduğundan, çok tutumlu bir şekilde kullanmak zorunda
kaldıkları gibi dağlarda daha uzakta herhangi bir yem bulup bulamayacaklarını da
bilemezler. Yörük obasının bulunduğu yöreden ayrıldıktan yaklaşık yarım saat sonra bir
çayırda dururlar. Çayırı koruyan iki Yörük, sürücünün atı hariç diğer atların otlayabileceğini
söylerler, fakat at başına bir kuruş alıp tümünün otlamasına izin verirler. Gezgin, orada
birkaç sigaraya çok iyi arkadaşlar edindiklerini belirtirken bunlar, kendilerine, Yörük
Beyi’nin, Mersin’e asla girmeyeceğini; onun başını belaya soktuğunu ve tüm buğdayını
gerçek veya düzmece vergi borcu nedeniyle ele geçiren kaymakam ile kavgalı olduğunu
söylerler. Hatta gezgin ve ekibi Mersin’de, Yörük Beyi Mustafa Tekerlek’in, gerçek
anlamda çok az borcunun olduğunu duyarlar ki bu durumda Yörük Beyi’nin kaymakama
kızgınlığının nedeni daha iyi anlaşılır.22
Atlarını, her biri için bir kuruşa anlaştıkları çayıra otlamak üzere bırakırlarken kendi
atının Yörüklerin atları ile dövüşmek için acele ettiğini belirten gezgin, orada bulunan
Yörüklerden birisinin, atından çok memnun kaldığını ve kendisine satmasını istediğini
belirtir. Hatta alışveriş yaptıkları, Mersin’in Rum Tüccarı Mavromatis’e bir talimat verip
gezgin ondan parayı aldığında atı teslim etmesi için gezginin yanında bir adam göndermeyi
teklif eder. Gezgin bundan sonra Yörük Beyi’ni bir daha görmediklerini belirtirken atlarını
otlattıkları çayırın bulunduğu yerde konuştukları Yörüklerin, kendilerine gidecekleri yol
için birkaç yön tarif ettiklerini söyler.23 Bu yol tarifinden sonra uzun, meşakkatli ve can
sıkıcı bir yol izleyerek kaba kireçtaşı düz çıkıntılı dalgalı tepelerin üzerinden geçtiklerini
ama yolun düz ve kolay olduğunu belirtir. Yol üzerinde birkaç küçük Yörük Obası
gördükleri gibi Mersin’den gelen çok sayıda yolcu arasında bulunan ve vergi ödemeyen
bir adamı tutuklamak için gelen iki zaptiye ile karşılaşırlar. Nahli, onları tanır ve Yörük
Beyi’ni tutuklamaya gönderilebilecekleri ihtimalini düşünüp bilgi almak ister.24 Takip
ettikleri yol üzerinde geçtikleri bütün bu bölge meşakkatli ve ıssız; biraz solmuş hoş kokulu
ot topluluğu dışında bitki örtüsünden yoksun; bir ağaç, hatta bir çalının bile bulunmadığı;
üç ay sonra kardan geçilmez hale gelen bir yöre olarak betimlenir.25
Atlarını otlattıkları yerden saat 10.00’da ayrılırlar ve öğleden sonra saat 04.00’da
izledikleri yolun solunda gördükleri harap bir kalenin yanından geçerler. Uzun yürüyüşe
devam edip taşkın geçidini geride bırakıp, hemen sola dönerek saat 05.30’da muhtelif
yükseklikleri aşıp, muhteşem ormanlarla dolu bir bölgeye girdiklerini belirtir. Bu geçişin
en yüksek noktası olup yürüyerek inmek zorunda kaldıkları çok uzun, dik ve kayalık bir
eğim onları küçük bir ovaya getirir. Yine sola dönüp, birkaç tepeden geçtikten sonra ikinci
bir uzun inişe gelirler. Burada tanıştıkları genç bir zenci çocuk onları sürekli sola doğru
inmeye yönlendirir ve Efrenk Köyü’nün çok uzakta olmadığını söyler. Yine sola dönerler ve
diğerlerinden daha uzun bir iniş, ormanlarla kaplı dağların arasından güzel bir küçük dere
ile sulanan ve toprağın tümünün ekili olduğu, meyve ağaçları ile dolu, bazıları sadece dört
21 Davis, Life İn Asiatic Turkey, s. 443-444; Bahşiş Yörüklerinin çadırları keçi kılından yapılmış olup tıpkı Koyuncu
oymağı çadırları gibidir. Bahşişte yaşayış Bulgar Dağı Yörükleri arasında seçilecek kadar iyi ve temizdir. Bu
oymağın Telli obasında giyim işine çok büyük bir önem verilir. Temiz giyinmek, temiz yemek bu oymağın hemen
ilk isteklerinden biridir. Ayrıntılı bilgi için bkz. Yalman (Yalgın), Cenupta Türkmen Oymakları, s. 223.
22 Davis, Life İn Asiatic Turkey, s. 444.
23 Davis, Life İn Asiatic Turkey, s. 444-445.
24 Davis, Life İn Asiatic Turkey, s. 445.
25 Davis, Life İn Asiatic Turkey, s. 445.
Sayı 18 (Yaz 2019/II) 19 Mayıs 1919’da Mustafa Kemal
Atatürk’ün Samsun’a Çıkışının 100. Yılı Anısına
M. Ak
1678
santim boyunda ve buğdayın hâlâ başakta olduğu görkemli bir dağ vadisinin başına getirir.
Giriş noktasından itibaren köy çok yakın gözükürken köye ulaşmak bir buçuk saatlerini alır.
Derin ve geniş alanda onlar ile köy arasında birçok sel yarıntısı olup vadinin üst kısmının
büyük bir bölümü ormanlardan arındırıldığı gibi dere boyunca bol miktarda ot bulunur.26
Efrenk Köyü’nün, beş yıl önce Yörükleri yerleşmeye zorlamak isteyen hükümet
tarafından kurulan köylerden biri olduğu belirtilmekle birlikte bu çerçevede köy
1870 yılında kurulmuş olmalıdır. Yörede, o günün iklimi tam olarak Haziran ayındaki
İngiltere’deki iklime benzetilir ancak sadece güneş daha sıcaktır; ama kışın kar dört ile
beş metre derinlikte uzanır ve bu çevrede insan sayısı oldukça azalır. Saat 08.00 civarında
köye ulaşırlar ve muhtarı sorarlar. Tanıştıkları bir çocuk tarafından muhtarın yukarıda
olduğu söylenir. Köyün üst kısmını kastettiğini düşünerek takip ederler, ancak bir dağın
tepesine işaret edince muhtarın ve tüm erkeklerin köyden yukarıda yüksek bir yaylada
olduğu anlaşılır. Kendileri ve atları yorgun olduğu için o gece daha fazla ilerleyemezler.
Köyde kalmaya karar verip karanlıkta bir süre gezindikten sonra atlarını bağlayıp ıssız
bir girişi tutmaya hazırlanırlar ancak birkaç çocuk gelip onları pireden kaçınmaları için
uyarınca bir evin çatısında konaklarlar. Konuksever bir kadın, onlara biraz yakacak odun,
biraz tereyağı ve ayran getirir. Pilav pişirilip çay yapılır ve onlar da yiyip içerler. Nahli,
çocuklara açlıktan bitkin haldeki atlar için biraz ot biçtirir; hatta atlara sabahları çimler
dışında hiçbir şey tedarik edemezler; gezgin, gerçekten de bu çevrede atların birisi için
bile yiyecek bulmanın, kendisine bulmaktan çok daha zor olduğunu belirtir. Gezgin, ay
vadinin güney tarafındaki dağların üzerinde yükselirken, o çevrede ve yüksek zirvelerdeki
ormanlarda, Yörükler ya da Tahtacılar tarafından tutuşturulan oba ateşlerinin parıldayan
ışığının görüldüğünü ve hiçbirinin bu vahşi tenhalıklarda yaşamadığını belirtir. Sadece
kadınlar, oğlan çocukları ve birkaç yaşlı adam köyde kaldığı için ziyaretçiler tarafından
rahatsız edilmezler ve yabancıları asla bir an için bile yalnız bırakmayan erkeklerin izinsiz
girişlerinden kurtulduğu için üzgün olmadığını dile getirir.27
Yörüklerin meskun olduğu Efrenk Köyü’nde gezgin ve ekibi konaklarken gece geç
saatlerde onları bekleyen fakir bir kadının, güneş çarpması hastası olan kocası için
biraz acı biber istediğini belirtir. Efrenk Köyü’nde hava aşırı nemli olup, bir önceki gece
geçtikleri Yörük Beyi ve obasının bulunduğu platonun kuru, soğuk, zinde havasından çok
farklıdır. Her şey tamamen ıslak olup gezgin, yağmurluğunu giyip uyumak için uzanırken
yağmurluğu tüm örtülerin dışına yayar. Sonra gözlerini ve başını iyi kapatmaya özen
göstererek rahatlıkla uyur ancak hiçbir şeyin, kolayca bu enlemlerde üşütmeyen, gece
çiylerinden daha fazla ateş ve göz iltihabına neden olmadığını ifade eder.28
Efrenk Köyü’nden ayrılan gezgin ve ekibi 23 Temmuz’da Mersin’e gelirler ancak bu
sırada yörede kolera salgını devam ettiği için muhtemelen uygulanan karantina nedeni ile
bir süre gelecek vapuru beklemek zorunda kalırlar. Bu süreçte Gezgin’e, Mavromatis’in
Buluklu’daki evinde bir oda verilir ancak ev boş olup içerisinde herhangi bir eşya bulunmaz.
Yine esnaf, yiyecek alabileceği bir yer olmadığı gibi İngiliz Başkonsolos Yardımcısı Tattarachi
dışında bildiği hiç kimse yoktur. O da ateş ve dizanteriye tutulduğu için hastadır.29
Gezgin, bu süreçte Mersin’de, Yörük arkadaşımız dediği Yörük Beyi Mustafa Tekerlek’in
büyük bir sıkıntıya girebileceğini duyar ve Kıbrıs Adası’nda yer alan Larnaka’daki hükümet
cephaneliğine sürgün edileceğini öğrenir. Dağların temiz havasına ve özgür yaşamaya
alışkın olan Yörük Beyi’nin, çok sağlıksız bir yer olarak belirttiği sürgün yerinde öleceğini
düşünür. Yörük Beyi ile ilgili değerlendirmelerde bulunan gezgin, Yörük Beyi’nin yıllar önce,
fırsat bulduğunda semtinden geçen gezginleri ve karavanları soymaya başladığını; ancak
hükümet sert tedbirler alınca, yeni bir sayfa açtığını belirtir. Yörük Beyi, kendi açıklamasına
26 Davis, Life İn Asiatic Turkey, s. 445-446.
27 Davis, Life İn Asiatic Turkey, s. 446-447.
28 Davis, Life İn Asiatic Turkey, s. 447.
29 Davis, Life İn Asiatic Turkey, s. 457-459.
19. Yüzyılın Son Çeyreğinde İngiliz Gezgin’in Gözlemlerine Göre Bir Yörük Beyi
1679
göre gezginlerin refahına şefkatle bakarken; gezgin tarafından yumuşak ve kibar bir şekilde
görünen, iyice onurlu bir adam olarak betimlenir. Bununla birlikte, geç zamanlarda eski
uygulamalarına devam etmeye başladığı belirtilir ancak bu hususa dair herhangi bir örnek
söz konusu olmadığı gibi bahsedilenler söylem olmaktan öteye geçemez. Yine Mersin
Kaymakamı tarafından vergi borçları için buğdayının ele geçirilmesinden dolayı biraz
çaresiz kaldığı dile getirilir. Mersin’de karşılaştığı bazı kişiler gezgine, Yörük Beyi’nin İbrala
muhtarından tavsiye mektubu aldığı için nezaketiyle muamele ettiğini söylerler. Gezgin,
ayrıca Yörük Beyi’nin tabancalardan çok fazla çekinmediğini ve Nahli’nin tabancalar
hakkındaki abartılarının da onu caydırdığını düşünmediğini belirtir. Muhbirleri ise Yörük
Beyi’nin misafirperver olmadığını ve yabancılara nadiren ya da hiç ferahlık vermediğini
söyler ancak bu söylemler, diğer Yörüklerin söylemleri ile çelişir ki bu durum yerleşikler ile
Yörükler arasındaki çatışma ve ötekileştirme sorunu ile açıklanabilir. Bunun üzerine gezgin
elbette, ondan aldığımız şey çok değildi, akşam yemeğinde küçük bir bardak süt ve biraz
da yerli ekmek elde edebildiğim tek şey diyerek kaygılanır ve düşüncesini belirtir. O’nun
mekanında kaldıkları günün sabahında kahvaltılarını orada bulunan diğer Yörüklerden
bir tanesinden satın aldıklarını ifade eder ve ayrıca Yörük Beyi’nin kendi sürücülerini
beğenmediğini dile getirir. Bu arada soygun meselesine değinen gezgin, kıyıya çok yakın
bir Avrupalıyı soymak çok fazla gürültü çıkarır, daha iç kesimlerde daha farklı olur, ayrıca
en azından direnmeyi beklerler ve iyi bir Avrupa silahı ile bir gezgin her ne olursa olsun
hedefe odaklanarak kendisini koruyabilir değerlendirmesinde bulunur. Yine de, eğer ülke
halkı gezginleri soymaya kararlıysa, bunu kolayca yapabilirler ve bütün direnişler yarardan
ziyade zarar verir şeklinde düşüncesini dile getirir.30
Öte yandan gezginin görüşüp konuştuğu hatta etkilendiği Bahşiş Yörüklerinin son
beyi olarak gösterilen Mustafa Tekerlek’in 1912 yılında 120 yaşında iken Bulgar Dağı’nda
öldüğü ve mezarının orada olduğu belirtilir31 ancak bu yaş gezginin 1875 yılında yaklaşık 50
yaşında dediği Yörük Beyi’nin yaşı ile çelişir.32 Burada ya gezginin verdiği bilgi tahmini ya
da Bahşiş Yörükleri ileri gelenlerinin anlattıkları abartılı olabilir. Bu çerçevede 1928 yılında
Yörük Beyi ile ilgili bilgileri veren Hüseyin Bey’in bu tarihte 75 yaşında olduğu belirtilirken
gezgin 1875 yılında Karakuyu Yaylası’nda Yörük Beyi’ni ziyaret ettiği zaman Hüseyin Bey
22 yaşında bir genç olup, Bahşiş Yörükleri Beyi Mustafa Tekerlek’i tanıyacak ve yaşanan
olayları hatırlayacak olgunluğa eriştiği gibi gezginin verdiği bilgi doğru ise Yörük Beyi 1912
yılında öldüğüne göre yaşı yaklaşık 87 olmalıdır.
Sonuç
19. yüzyılda Türk topraklarında dolaşan gezginler, gezip gördükleri ve geçtikleri
mekanlarda bulunan hemen hemen her şeyi not alıp seyahatnamelerinde yayımlarlarken
bunlar önemli sosyo-ekonomik veriler içerir. Karakuyu Yaylası’nda yaylayan Bahşiş
Yörükleri Beyi Mustafa Tekerlek örneğinde belgelere yansıyan olaylardan ziyade sosyal
hayatın bizzat içerisinden gözlemlere dayalı yaşananlardan bahsedilmesi dönemin
Yörükleri ve idarecileri ile yerleşikler arasındaki ilişkiler bakımından dikkat çeker. Gezgin’e
anlatılanlar yanında gezginin karşılaştığı durum, onun Yörüklere bakışını değiştirir.
Soyguncu ve haydut imgesinin yerini yardımsever ve misafirperver bir imge alırken
idareciler ile yaşanan sorunlara değinilmesi gezgini bambaşka bir değerlendirmeye iter.
Yörüklerden oldukça fazla etkilenmiş gözüken gezgin yolculuğunda çoğunlukla Yörük
obalarında konaklar ve gerekçelerini temizlik, misafirperverlik ve insanlık olarak sıralar.
Bahşiş Yörükleri Beyi Mustafa Tekerlek ile gezgin arasında geçen konuşmada değinilen
hususlara göre Yörük Beyi’nin bulunduğu yörede Yörüklerin oynadığı rolü bilinçli bir
şekilde değerlendirmesi hatta güvenlik, itibar ve sorumluluk bilinci taşıması dikkat çeker.
30 Davis, Life İn Asiatic Turkey, s. 459-461.
31 Yalman (Yalgın), Cenupta Türkmen Oymakları, s. 223.
32 Davis, Life İn Asiatic Turkey, s. 438.
Sayı 18 (Yaz 2019/II) 19 Mayıs 1919’da Mustafa Kemal
Atatürk’ün Samsun’a Çıkışının 100. Yılı Anısına
M. Ak
1680
Ona haksız olarak atfedilen soyguncu imgesi büyük oranda Mersin Kaymakamı’nın haksız
uygulamaları ile yakından ilgili olup bu durum gösterdiği tepkide de açıkça görülür. Yörede
yaşayan Yörükler anlaşmazlığın nedeni olarak düzmece belgelerle tahsil edilen vergileri
gösterirlerken yerleşiklerin haydutluk vurgusu yapmaları çelişkili bir durum olup tarafların
birbirlerine öteki sorunu olarak bakmaları ile yakından ilgilidir. Yörede, bahsedildiği gibi
bu hususa dair arşiv belgelerine herhangi bir durumun yansımamış olması da bir anlamda
Yörük Beyi’nin lehine gözükür.
Her şeye rağmen Bahşiş Yörükleri Beyi Mustafa Tekerlek örneğinde olduğu gibi
Yörükler, bulundukları alanların şenlendirilmesinden korunup gözetilmesine kadar önemli
bir rol oynarlar ve bu durum Yörük Beyi’nin de dile getirdiği gibi dağlarda Yörüklerin varlığı
eşkıyalar açısından caydırıcı bir unsur olarak değerlendirilebilir.
Kaynakça
Adana Vilayet Salnamesi, 1293, Defa’ 4.
Adana Vilayet Salnamesi, 1294, Defa’ 5.
Ak, Mehmet, Teke Yörükleri (1800-1900), Ankara 2015, Türk Tarih Kurumu Yayınları.
Akbayar, Nuri, Osmanlı Yer Adları Sözlüğü, İstanbul 2001, Tarih Vakfı Yurt Yayınları.
Bilici, Z. Kenan, “Bir Gezginin Gözüyle 19. Yüzyılda Karaman’daki Anıtlar”, Milli Kültür, S.
56, (Mart 1987), s. 78-81.
Demir, Alpaslan, XVIII. Yüzyılın İlk Çeyreğinde Anadolu’da Bozdoğan Yörükleri, Ankara
2012, Berikan Yayınevi.
Demir, Alpaslan, “Aşiret Devlet İlişkileri ve Aşiretlerin Ekonomik Faaliyetleri”, Konya
Araştırmaları Göç ve İskan, (Ed. A. Aköz, D. Yörük), Konya 2017, Palet Yayınları, s.
65-80.
Çam, Nusret, “E. J. Davis’in Seyahatnamesine Göre 115 Yıl Önce Anadolu’dan Resimler”,
Kültür ve Sanat, S. 11, (Eylül 1991), s. 50-55.
Davis, E. J., Anatolica; Or, The Journal Of A Visit To Some Of The Ancient Ruined Cities Of
Caria, Phrygia, Lycia, And Pisidia, London 1874.
Davis, E. J., Anadolu XIX Yüzyılda Karya, Frigya, Likya ve Pisidya Antik Kentlerine Yapılan
Bir Gezinin Öyküsü, (Çev. F. Yılmaz), İstanbul 2006, Arkeoloji ve Sanat Yayınları.
Davis, E. J., Life İn Asiatic Turkey, A Journal Of Travel İn Cilicia, (Pedias And Trach(ea)
İsauria, And Parts Of Lycaonia And Cappadocia, London 1879.
Ferwerda, Frank Fokke, “Mersin’i Ziyaret Edenler: Peder Edwin John Davis”, Kebikeç, Y. 2,
S. 5, (1997), s. 221-226.
Gülten, Sadullah, “Yörük Adına Dair Bazı Düşünceler”, Ekev Akademi Dergisi, Y. 13. S. 39,
(Bahar 2009), s. 1-10.
Gülten, Sadullah, Atayurttan Anayurda Yörükler, Ankara 2016, Gece Kitaplığı.
Pakalın, Mehmet Zeki, Sicill-i Osmanî Zeyli Son Devir Osmanlı Meşhurları Ansiklopedisi, C.
XV, (Yay. Haz. A. Öztürk), Ankara 2008, TTK Yayınları.
Sezen, Tahir, Osmanlı Yer Adları, Ankara 2006, T.C. Başbakanlık Devlet Arşivleri Genel
Müdürlüğü Yayını.
Şahin, Gürsoy, “İngiliz Gezgin Edwin John Davis’in Seyahatnamesine Göre XIX. Yüzyılın Son
Çeyreğinde Adana ve Çevresi”, OSMED/Osmanlı Medeniyeti Araştırmaları Dergisi,
C. 2, S. 2, (Ocak 2016), s. 60-77.
Yalman (Yalgın), Ali Rıza, Cenupta Türkmen Oymakları, (Haz. S. Emir), C. I, Ankara 1977,
Kültür Bakanlığı Yayınları.