Yörük/Türkmen Kültür Deviniminin Dünü/Bugünü
Yörük/Türkmen hareketini kurumsal anlamda başlatmadan önce, tebessüm edeceğiniz birçok macerası var.
Bizzat, konargöçer hayatı yaşamak, başlı başına bir macera. Bu zorlu, bir o kadarda maceralı hayat, aynı zamanda bir beylik sefasıdır.
Dolayısı ile sosyal kurumlarını yazılı bir metne bağlamadan, kendi içerisinde siyasi, kültürel, ekonomik, ahlaki ve ailevi değerleri ile yüzyıllardır süregelen bir yaşam biçimi.
Yörük/Türkmen kültür değerleri Türk’ün kök hücrelerini meydana getirir. Bin yıllardır, yarı yerleşik ve konargöçer bir yaşamı çadırlarda sürdüre gelen Yörük/Türkmen obaları için ÇADIR, sadece bir barınak değil, müesses nizamları ile bugün mensubu olmakla şeref duyduğumuz Yüce Türk Milletinin mayasının da atıldığı kutlu bir barınaktır.
Bu kutlu barınakta atılan maya tutmuş töreli bir milleti, yani Yüce Türk Milletini meydana getirmiştir.
Bütünsel olarak meydana getirdiğimiz medeniyetin adı tabi ki, Türk Medeniyetidir.
Mazimize dönüp baktığımızda, gerçekten muazzam bir medeniyetle karşılaşıyoruz.
Yörük/Türkmen’in kök hücrelerinin gelişerek, dal budak salarak meydana getirdiği Türk Medeniyeti dünya uygarlığının da, temelini oluşturmuştur.
Yörük/Türkmen Kültür Dernekleri bir sivil toplum kuruluşu olarak, kök hücrelerimizi tekrar harekete geçirmek ve tarihin imbiğinden süzülüp gelen değerler manzumemizi yaşatmak, geliştirmek ve gelecek nesillerimizin bu değerlerden istifade etmelerini temin etmek için kurulmuştur.
Yörük/Türkmen Kültür devinimi, Türk’ün özüne bir yolculuktur.
DEĞERLİ ARKADAŞLAR
Yörük/Türkmen Dernekleri elbette amaçları doğrultusunda faaliyetlerini sürdürmelidir. Bunun yanında Türkiye ve dünyadaki gelişmeleri de yakından takip etmelidirler.
Yörükler Derneği kurulurken amaçları, ilkeleri belirlenmiş, Türkiye ve dünyadaki gelişmeleri hesaba katarak, bu gelişmelerin neticelerini de hesaplayarak ortak bir akılla kurulmuştur.
İlk basın toplantımızda, Yörük/Türkmen tanımlamasını da şöyle yaptık. “Yörüklük, Türklüğün aslı ve ta kendisidir, Türk Milletinin geçmişinin en somut ifadesi ve tarihsel macerasının gerçek hikâyesidir”.
Ve devamında, “Yörükler, Türk Milletinin devletiyle, milletiyle bölünmez bütünlüğünün teminat ve garantisi olarak kendi derneklerini kurmuşlardır” deyip, çarığımızı çorabımızı giyip yollara düştük.
Yaptığımız Toylarla, konferanslarla, çalıştaylarla insanlarımızın dikkatlerini, bin yıllardır Türk’ün kök hücresini bünyesinde barındıran Yörük/Türkmen varlığına çektik.
Yörük/Türkmen Dernekleri olarak bir başarıyı hep birlikte elde ettik.
Bu noktada biraz özeleştiri yapmamız gerekiyor, Yörük/Türkmen uyanışını, Yörük/Türkmen gerçeğini en başa kendimi koyarak söylüyorum, bazı dernek başkanlarımız üzerinden itibarsızlaştırma hareketleriyle maalesef karşı karşıya getirildik.
Bu gün acı manzara şu;
Yine en başa kendimi koyuyorum, bazı dernek başkanlarımız üzerinden derneklerimiz, derneklerimiz üzerinden de, Türk’ün özü Yörük/Türkmen camiası itibarsızlaştırılıyor. Bu fiili durumun önüne geçmeliyiz, kendimize çeki düzen vermeliyiz.
Bu anlamda hepimizin tarihi bir sorumluluğumuz var. Şahsen ben arkama baktığımda sizleri, sizlerden gelecek nesilleri ve hepimizden gelecek nesilleri görüyorum. Neslimize karşı sorumluluklarımızı azami ölçüde yerine getirmeliyiz.
Bu sorumluluklarımızın şuurunda ve bilincinde olmalıyız.
Bizden öncekiler, bu yayla senin o yayla benim derken ekseriyeti tapulu bir yere sahip olamadan bu dünyadan göçüp gittiler, geriye bir dikili ağaç bırakamadılar.
Bütün bunların yanında, düşman Çanakkale’ye, Afyonkarahisar’a vs. gelmiş deyip cepheye koşmuşlar, gücü kuvveti yerinde olanlar cepheye koşarlarken geride kalanlarda neleri varsa askerin emrine vermişler, bizlere karşı sorumluluklarını yerine getirmişlerdir.
Bizlere muazzam bir vatan, Türkiye Cumhuriyeti gibi bir dünya devleti bırakmanın huzurunu öteki âlemde yaşıyorlardır.
Bu vesile ile Cumhuriyetimizin Kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ü, silah arkadaşlarını, gazilerimizi, şehitlerimizi rahmet ve minnetle yâd ediyorum.
Soru şu
Bizler, bizlere emanet edilen maddi ve manevi varlıklarımıza sahip çıkabiliyor muyuz veya ne kadarına sahip çıkıyoruz?
Bu sorunun kısa olanına önce cevap vereyim, bizler “söz konusu vatansa gerisi teferruattır” der, vatanımız için, devletimiz için, namusumuz için, bayrağımız için ölmeyi şeref biliriz, ölememeyi de zül olarak görürüz.
Gelelim maddi varlıklarımıza, biz bu varlıklarımıza sahip çıkabiliyor muyuz?
Arkadaşlar Türkiye’nin üzerine oturduğu toprakları bizim atalarımız, ihalelerle veya birilerinden parayla satın alıp bizlere bırakmadılar.
Onlar bu vatanın bedelini kanlarıyla canlarıyla ödeyip, her karışına ilmek ilmek Türklüğü, nakış nakış İslamı işleyip yüzde yüz Türk yurdu yapıp bir kutsal emanet olarak bizlere bıraktılar.
Atalarımız bu vatanın bedelini de ödediler, Türkiye Cumhuriyeti Devletinin bedelini de ödediler, bizim borcumuz varsa onlara var, sorumluluğumuzda onların bizlere bıraktıkları miraslaradır.
Bugün hepimizin ortak ve kutsal kavramları üzerinden siyaset yapanlar eşe, dosta servet transferi siyaseti yapmaktadır.
Artık vakti gelmiştir, Yörükler/Türkmenler kendi varlıklarıyla, kendi nesilleriyle, kendi üsluplarıyla ve Türkiye için öngördükleri vizyonlarıyla, Türk siyasetine ağırlıklarını koymalıdırlar.
Bu durum, son yıllarda ülkemizde olup bitenleri ve türlü iktidar uygulamalarını bir arada düşündüğümüz zaman, Anadolu’nun beka meselesi olduğu şekilde anlaşılmalıdır.
Son genel seçim bize açık ve net olarak göstermiştir ki, yaralı bir iktidar ve çöken bir muhalefetle karşı karşıyayız.
Türk Milletinin gündelik hayatın içerisinde yaşadığı zorluklar bu tespitimizin kanıtıdır.
Bu durum karşısında bundan böyle siyasi gelişmelere her zamankinden daha çok müdahil olacağımızı, herkesin bilmesini isteriz.
Bu aksiyonun yöntemini, üslubunu ve stratejisini derneklerimiz ve Yörük/Türkmen kamuoyunun zekâ ve yeteneklerine has gayretleri ve sezgileri belirleyecektir.
Israrla ve inançla ifade ediyoruz ki, Türk Milletinin ve Türk Devletinin Yörük Türkmen siyasi aklına ihtiyacı vardır.
Yine kimse unutmasın ki, Türk siyasetinde 1950’li – 60’lı- 70’li hatta 80’li yıllarda, “Türkiye’de iktidarları Toros hattı belirler, yani Yörük/Türkmen belirler diye bir gerçek ve bunun kabulü vardı”.
Biz bugünde geçerli olduğunu düşündüğümüz bu gerçeğin siyaset esnafları tarafından görmezden gelinmesini kabul etmiyoruz ve anlayışla karşılamıyoruz.
Türk Milliyetçiliği ve Türk Demokrasisine sonsuz bir inançla bağlı kalarak bu bozuk siyasi kurguyu değiştireceğimize olan inancımız tamdır.
Bu ortak duygular ve düşünceler istikametinde ve tarihin önünde milletimize, kardeşlerime, yoldaşlarıma, karındaşlarıma söz veriyorum.
Abdullah DUMAN