Türkiye Cumhuriyeti Devleti;
İstanbul ve Çanakkale Boğazlarıyla Ortadoğu’nun tabii geçitleri arasında kalan dünya gözdesi bir coğrafyada varlığını sürdürmektedir. Tarihte kurulmuş birçok devletin (Sümerler, Asurlular, Hititler, Mısırlılar, Lidyalılar, Romalılar, Grekler, Makedonyalı İskender’in Devleti, Bizanslılar) kendi çağlarının süper gücü olarak Anadolu’da varlıklarını sürdürdüklerini biliyoruz. Tarihin bu muazzam devletleri, ya doğrudan Anadolu toprakları üzerinde, ya da her hangi bir köşesinde kurulup, dünyaya buradan hükmetmişlerdir.
Türkiye Cumhuriyeti Devleti’de Selçuklu ve Osmanlı devletinden tevarüs ettiği medeniyetle bölgemizde “Regülatör Devlet” misyonu üstlenmiş durumdadır. Tarihçiler bu bölgeye tehlikeli üçgen de derler. Bu üçgenin köşelerinden birisini Kafkasya, birisini Balkanlar diğerini de Ortadoğu oluşturmaktadır. Bu netameli üçgenin merkezinde yani Anadolu’da iki büyük devletimizi şehit verdik. Tarihin bu topraklar üzerinde ki hükmü şudur “bu topraklarda ya büyük devlet olursunuz, ya da yok olursunuz”. Tarihin hükmü bu.
Anadolu’nun binlerce yıllık tarihine baktığımızda, Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ni yönetmenin zorluğunu da görüyoruz. Devletimizi yönetenlerde muazzam bir tarih bilgisi ve şuurunun yanında Türk Milletini atiye taşıyacak değerler manzumesinin genetiğinin ve Anadolu’nun jeopolitiğinin analitiğini iyi yapmalıdırlar.
Eskilerin deyimiyle ülkeleri kılıçla fethedersin, adaletle elinde tutarsın. Adalet bir yöneticiyi yöneten en önemli değerdir. Hak, hukuk, nimet ve külfette eşit dağılım bir yöneticinin en önemli yönetenleridir. Yoksulluk, yolsuzluk gibi toplumları içten içe bitiren kokuşmuş düzenle mücadele yöneticiyi yönetir. Bir toplumun dayanışma kültürü yöneticisini yönetir. Biz kahir ekseriyeti Müslüman bir toplumuz, kelime-i şahadet İslam’ın giriş kapısıdır, getirirsin Müslüman olursun. Namaz, oruç, hac vs. müminin borcudur, ama İslam toplumunun miracıda adalettir. Ecdadımızdan bizlere tevarüs eden Türk/İslam medeniyetinin temel direği de adalettir. Adalet sancağının altında kültür, sanat, bilim, teknoloji vs. değerler de yerini alır. Bütün bu değerler yöneteni yönetir. Türkiye’yi yönetmek zordur, adaleti kendisine sancak yapmış adaletsiz münafıkların yanında, suret-i haktan görünen iblislerle mücadele edeceksin ve onlara da adaletle hükmedeceksin.
Türkiye Cumhuriyeti kurulurken ve kurulduktan sonra, emperyalizmin içimizdeki uzantılarıyla kesintisiz mücadele etti. Devletimiz var olduğu sürece bu mücadele devam edecek. Önemli olan o hain ellerin nasıl kırılacağıdır. Hainini kendi besleyen bir devlet olmaktan kurtulmalıyız. Terörizmle iç içe, kol kola olan ve ihanet kokan birleşimlere karşı uyanık olmalıyız.
Bölgesinde “Reğülatör Devlet” misyonunu üstlenmiş bir devlet olarak, bölgemizde tarihin bize yüklediği yükümlülükleri bilmeliyiz ve yerine getirmeliyiz. Bu yükümlülük devletimizi yöneteni yönetir.
Cenab-ı Hak peygamberimiz Hz. Muhammed (sav)’i Cebrail vasıtasıyla, kullarını da Kuran-ı Kerim ve peygamberimiz (sav) in sünnetleriyle yönetti.
Bir devlet başkanını yönettiği ülkenin ekonomisi, tarihi ve jeopolitiği yönetir. Bu değerlerin hepsini devlet başkanının bilmesi gerekmez, fakat etrafında dalında uzmanlaşmış kadroların olması gerekir ki, doğru yönetilebilsin. En iyi yönetici doğru yönetilen yöneticidir. Onun içindir ki, yönetilmeyen insan yönetemez.